5 Ocak 2015 Pazartesi

normal




kar bugün geliyor. garip değil mi? her şeyin normale döneceğine inanmak için bir sebep daha olmuş oluyor.. ve son kar bekleyişimden beri yazmamış olmam, karın yağacağı zamanda yazacak sebebimin olması kadar manidar.

hem dünyada kırılamayacak kabuk yoktur, değil mi?

ve yaşam, aslında, kabuklar kırılmadan başlamaz.

18 Şubat 2014 Salı

about today (küresel ısınma)



2011 şubat'ının bu haftasını çok iyi hatırlıyorum. 10 şubat sabaha karşı bastıran kar, kapanan yollar, bahçede biriken kar, en kalın pijamam, sabahın 6'sında uyanıp, sanki hayatım boyunca uyumuşum gibi dinlenmiş ve zinde yataktan fırlayışım... çalan kapı... içeri dolan soğuk, içeri giren bir gülümseme.
hayatımda üşenmediğim, üşümekten çekinmediğim bir hafta vardıysa o haftaydı. "mecbur olmadıkça sokağa çıkmayın" uyarılarına rağmen...
sonra o gün geldi, 18'i, kapı açıldı, soğuk içeri doldu, o kapıdan çıktı. uçak kalkmasa dedik, kalktı.

belki bugün de kar yağsaydı, her şeyin tekrar normale döneceğine inanmak için bir sebebim olurdu.

artık kışlar normal değil, hiçbir şey normal değil, ve olacak mı, işte onu hiç bilmiyorum.

30 Aralık 2013 Pazartesi


hayatımın en ama en güzel anısını kötü hatırlamak, ne kadar tatsız... bu durumda hala en güzel anısı kalabilir mi ki o anı?

26 Aralık 2013 Perşembe



sene sonu şarkısı..

"geçen sene bugün"lerin üstünden bile bir sene geçmiş, içim kıpır kıpır beklediğim her şey darmadağın olmuşken dinlemek çok farklı geldi... bir gece david gray şarkıları eşliğinde yaşadığım kaygıların bir bir gerçeğe dönüştüğünü hatırladım. ve bunda david gray'in hiç bir suçu yok.

alınan ders : sevdiğiniz şarkıları, grupları, yarın öbür gün sizin için kötü anılar listesine girme potansiyeli olan anlarda dinlemeyiniz.

3 Aralık 2013 Salı

kokteyl

her şeyin çözümünün doğada olduğuna inanan ben, uzun süredir depresyonumu doğal yollarla iyileştirmeye çalışırken, içinde bulunduğum durumun doğal olmadığını kabullenip seneler sonra razı geldim ve şu an nefis bir kokteylim var. 2 haftadan önce etki etmeyeceğinin söylenmesine rağmen yaşadığım bu hafiflik ilacın placebo etkisinden midir yoksa en sonunda kendim için "bir şey" yapmış olmanın verdiği iç huzura ilk adımdan mı bilmiyorum. nefesim bile daha hafif, böyle giderse 2 haftanın sonunda heidi gibi ortalıkta dolaşırsam iki tane çakın suratıma. tabii çakmanız için önce görmeniz lazım, ben bu ara görünmezim. hatta şeffaf. belki ilaç bu süpergücümden kurtulmamı da sağlar ve insanlarla "beni kullanıyorlar" paranoyasından kurtulmuş bir şekilde normal ilişkiler kurmaya devam edebilirim.(tam şu anda iç ses "amaan boşver" dedi, kesinlikle placebo..)

ne garip, yalnızlığın, terkedilmişliğin, istenmemişliğin biz kadar özgür ruhlu, bağımsız kadınların bile üzerindeki etkisi. insanı hasta eden bu çelişki belki de... en zor olan kendinle başetmek.
"birinden vazgeçmek güçlü olduğun anlamına gelmez. eğer birinden vazgeçiyorsan yerine birini koymuşsun demektir. doğa boşluğu sevmez, insanın kalbi de."

ayn rand

10 Kasım 2013 Pazar

herkes biliyor, aslında üzüleceğin bir şey olduğunu. belki haberin yok sanıyorlar, ama var. herhalde kimsenin işine gelmiyor bir cumartesi akşamını senin üzüntünle harcamak. hiç ummadığın yerlerden telefonlar geliyor, senelerdir görmediğin bir arkadaşın taa uzaklardan, gecenin körü, "yanına gelebilirim" diyor. ama sen kimsenin cumartesi eğlencesini bölmek istemiyorsun. "yok bişi ya, iyiyim"... aslında iyi olman gerekir, çok istedin onun mutlu olmasını, ama o mutluyken yanında olmak isterdin, ama o seni istemedi. çok mu önemli? sanırım önemliymiş.
aslında tam olarak bu yüzden yalnızlığı seçiyorsun, yanında sandıklarının gerçekten yanında olmadıklarını hissettiğin için.
neticede aslında yalnızlık, bilmelerine rağmen, en yakınlarından birinin, tam olarak şu an, yanında olmayı teklif bile etmemesiymiş.
bugün senelerdir görmediğim bir arkadaşım, "sen kuzey ışıklarını kovalamış insansın, bu mu üzecek seni?" dedi. öyle de hoşuma gitti, ama üzüldüm.