23 Ocak 2011 Pazar

depreşmek

"depresyon"a "deprasyon" diyen insanlar var biliyor muydunuz?

ben de bazen "teşekkür"e "tişkür" derim zaman zaman..

2 bira sonrası kafam hafif iyi olmuşken, onsuz bir pazar gününün ne kadar sıkıcı olduğunu çekmecelerimi boşaltıp toplarken, tişörtlerini bozup bozup katlarken farkettim ve aklıma yine polarlarla berelerle teknenin önünde uzanıp havadan sudan (daha çok sudan ve balıklardan) konuştuğumuz anlar geldi.hayat o kadar hareketsiz kalamaz mıydı?

doktorum geçenlerde çok güzel bir şey dedi : "kendinle savaşmayı bırak artık"...

bizi en çok yoran, hasta ve mutsuz eden bu sanırım.kabullenmek iyileşmenin yarısı mıdır peki?çünkü bugün daha iyi hissettim...özellikle kankuşla yaptığımız sahil yürüyüşü..kendimi zorlamadan en hafif adımlarla topu topu 2 kilometre yürüdüm ve öyle iyi geldi ki...çünkü yanımda iyi hissediyor gibi davranmam gereken biri yoktu..en yakın büyük üzüntüye 1 sene uzaklıkta, zamanın orta yerinde, ortada hiç bir şey yokken, sanki büyük travma atlatmış gibi içine düştüğüm bu durumun sebebi nedir diye düşündüm...

belki büyük üzüntüler sonrasında iyi olmak için o kadar kasıyoruz ki, her şeyin geçtiğinden emin olduktan sonra ruhumuz, bedenimiz, "hadi bana biraz mola" diyor ve geçici olarak kendini kapatıyor.

lesson learned : depresyonu ertelemeyin!

Hiç yorum yok: