Evet...Sonunda yazıyorum.An itibariyle dinlediğim (ve muhtemelen yazı boyunca dinleyeceğim müzik) Yeni Türkü, Başka Türlü Bir Şey. (Edit : Bir kısmını sonradan yazdığım için farklı bir müzik dinliyorum : Mindflow, Breakthrough)
2009'a biraz buruk ama güzel girdik.Önce güzel bir aile yemeği...Kızını kaybettikten 7 ay sonra bir yılbaşı yemeğine katılan 87 yaşındaki enişte şu an gittiği yerden bana bir hayat dersi veriyor.2009'un yılının götürdüklerinden...Huzur içinde yatsın..
Sonra geleneksel Gökhan evi partisi..Güzel insanlarla güzel muhabbetler, ara sıra boş boş televizyona bakmalar...Bolca içmeler...Saat 12 olunca birbirine sarılmalar..Herşey olması gerektiği gibi keyifli ve sıradandı.
Ve 2009'un ilk doğumu!Cecüş'ümün bebeği oldu!Bu hala inanamadığımız bir şey.Çocuk 1 yaşını bitirmek üzere ve ben hala ona bakıp "bu senden mi çıktı" diye sorup duruyorum.8 yaşından beri beraber olduğunuz bir arkadaşınızın çocuğu olması değişik bir his.Hayatta güzel şeyler de oluyor.
Ocak ayı..Kaç defa izlediğimi bilmediğim Amélie'yi bir kez daha izledim ve bu defa çok farklı bir anlam taşıyordu.Amélie'nin mutlu sonuna erişmiştim.
Şubat..Aptal Issız Adam filmi...
Mart...Yine Üsküp yolları göründü bana.Bu defa farklı bir evde kalıyordum, farklı bir hayatım oldu.Herşey çok güzeldi.
Ve doğum günüm..Hayatımın en kalabalık doğum günüydü...Sabahtan Burgazada'da müthiş bir gezi yaptık.Akşamında Büyükada'da 27 kişilik bol rakılı bir eğlence..Ve martı sesleriyle bitti o güzel gece...Ada kokusuyla uyandım yeni yaşıma, huzurlu, mutlu, beklentisiz...
Ve sonra yine Üsküp...Haftada yedi gün çalışıyordum, ve bu çalışma temposunda Türkiye'de okul devam ettiği için bir de ders çalışmak zorundaydım.2009'un bana getirdiği en güzel şeylerden biri o şantiyede öğrendiklerimdi kesinlikle..İşimi çok sevdiğimi öğrendim, ve bu uğurda zılgıt yemenin bile güzel bir şey olduğunu...
Ve bir gün, hayalini bile kuramadığm bir şey gerçekleşti.Üsküp'teki arap restoranında babamla oturuyorduk.Bana bir şey söyledi, önce inanmadım, ve şu an çok gerçek.2009'u bıraktım, 27 yıldır başıma en güzel 3 şeyden biri bu.
Ve İstanbul'a dönüş günü geldi çattı..Bir yanda yeni bir hayata başlayacak olmamın verdiği heyecan, diğer yandan "birine" duyduğum özlem...2009'un son normal günüydü, onda da uçağı kaçırdım.Hala düşünürüm, o uçağı kaçırmasaydım ne olurdu diye..
O gece yaşanan bir diyalog :
-...bilmiyorum bir garip konuşuyor telefonda
-süpriz yapacaktır sana, havaalanına gelir belki
-hahaha bu kadar zamandır tanıdıysam bu ses öyle bir ses değil, hayatta gelmez beni almaya.. (Ders 1: seni havaalanından almayacağını bildiğin bir adamla neden berabersin?)
Ve 25 Mayıs...İçime mi doğmuş ne, buz gibiydim..1 aydır özlemle görmeyi beklediğim insanı görünce bir şey hissetmedim.O da hissetmedi..Ertesi gün biraz daha toparladım, yemeğe gidecektik akşam.Ve yine bir diyalog :
-kaçta geleceksin?
-gelirken ararım.
-ben yürüyüşe çıkıyorum ararsın.
2 saat sonra :
-geliyor musun?
-geliyorum yoldayım.
-gel seninle konuşmak istediğim bir şey var.
Bundan sonrası bir sit-com sahnesi...Evlennme teklifi beklerken terkedilmek her genç kadına nasip olmuyor tabii...(Ders 2: Anlam veremediğin bir şekilde soğuksa sana, koşarak kaç)
Yaz oldukça kötüydü haliyle..Anlatacak bir şey yok yaza dair.Bir Datça var, her zamankinden zor gelen, bir de tekne turu...Ha bir de ufak da olsa bir kalp çarpıntısı var, biraz olsun gülümseten..
Ve eylül...Yeni evime taşındım.Bu yeni hayat iyi geldi bana.Bu evin anlamı çok büyük..Ve bir şarap var hala o özel kutlamayı bekleyen..
2009'un en kötü olayı şüphesiz yine bir ölüm korkusuydu.İnsan çok sevdiği birini kaybetmeye yaklaştığında, o his bir lanet gibi çöküyor üstüne ve sonrasında her şey iyi gidiyor olsa bile etkileri sürüyor.Tıpta mucizeler oluyormuş, ve biz bunlardan birini birinci dereceden yaşadık.2010 senesinde benzeri şeyler yaşamamak en büyük ve en önemli dileğim.
2009'un diğer önemli olaylarına gelirsek, şarkılarıyla büyüdüğümüz, bizim neslin toptan hayranı olduğu Michael Jackson yaşama veda etti.Bu haberi öğrendiğim sabah baya garipti.Hani herkes ölürdü de, M.J. ölemezdi gibi...Bir de Patrick Swayze gitti..Onu da severdik.
Ve Mesut Süre ve Metehan Mert Çakır'a buradan sevgilerimi iletmek istiyorum.2009 yılının son hediyesini onlardan aldım, "An Acoustic Night at the Theater" albümü!
Her ne kadar 2009 benim için bir sondan çok, güzel bir başlangıcı ifade ediyor olsa da, 2009'dan nefret ettim.Bitiyor olduğu için çok mutluyum...
2010 ise tüm yeni yıllardan farklı...Hep yeni yıllarla ilgili temennilerim olurdu, şöyle olsun böyle olsun diye...Ve bu sene gördüm ki, iyi de olsa, kötü de olsa, hep beklemediğim olmuş.2010 için pek bir dileğim yok.Bildiğim bir şeyler var sadece..
Ve affetmeyi diliyorum, kendim için.
"Başka türlü bir şey" istiyorum 2010'da...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder