Bir bir gün bir çocuk, eve de gelmiş kimse yok.
Açmış bakmış dolabı, profiterol sanmış elmayı.
Yemiş yemiş bitirmiş, akşama başlamış bir sıkıntı.
Böyle gider bu...Neden profiterolla kilo verilmiyor?Neden dün akşam yediğim o çikolata popoma, göbeğime, gıdıma yağ olarak dönüyor?Neden bu zararlı yiyecekler beni bu kadar mutlu ediyor?Ve neden bunlardan uzak durma çabası bir o kadar mutsuz ediyor?
Hayatım boyunca sabit olarak en gıpta ettiğim şey, istediklerini yiyebildikleri halde kilo problemi olmayan insanlar.
Bu insanlara burdan sevgilerimi göndermek istiyorum.
Bugünün hikayesi bu değildi aslında...
Normal zamanlarda pire gibi koşturup, bir sabah hasta olduğu için işe yarım saat geç kalıp, patronu tarafından azarlanan genç bir kadının hazin hikayesi bu...Bu da değil aslında...Eskiden iple çektiği hafta sonlarını şimdi sadece günde 15 saat uyuyabilmek için bekleyen, planladığı tek hafta sonu aktivitesi, planladığı yer ve saatte görmemesi gereken birilerinin gitmesiyle iptal olan mutsuz bir genç kadının hikayesi...
Neyse hikayenin sonunu söyleyeyim en iyisi, bu iki kadın aynı insanmış ve çok yakın bir zamanda iş hayatında süper başarılı olup, hayatının aşkını buluyormuş ve happily ever after.
Hikayenin sonu fazlasıyla gerçek dışı olduğundan yayıncılar bu hikayeyi sci-fi kategorisine koymuşlar, içinde science adına hiç bir şey olmamasına rağmen...
2 yorum:
aynı dertten muzdarip türk gıda mühendisleri zayıflatan profiterol üretebilirler mesela. böyle bir science katabiliriz.
taa geçen hafta bizim aldığımız mı o dolaptaki?
dream on babe..
yok şekerim o biteli baya oldu..işte onu özlemle andığım bir andı, dolabı açıp gözlerim onu aradı, ve 1 kilo kırmızı elmayla bakıştım.
Yorum Gönder