26 Haziran 2008 Perşembe

Yaşam/Ölüm

...Ve arasındaki o ince çizgi...

Birden başınız ağrıyor, iki gün sonra bir yoğun bakımdasınız...Gözleriniz açık, birileri sizle konuşuyor, ellerinizi tutuyor, ama kimsenin haberi yok orada ne olduğundan...Ve bir adım sonra neyin geleceğinden...

Ölümden hiç korkmadım, ama konu bir sevdiğim olunca...

Cümle de kuramıyorum, ne denir bilmiyorum.

Bir sırası olsa bu işin...

Mesela bir köprü olsa, ucu olmayan...
Her insan zamanını bilse, ve ölmesi gerektiğinde o köprüden atlasa...Bedeni havada uçarken, ruhu ayrılsa ve hiç acı çekmeden ölse...Ölüm böyle birşey olsa keşke...

Hastaneler, yoğun bakımlar olmasa...Hele ki çocuğunun "iyi" haberini bekleyen yaşlı babalar, anneler olmasa...Ya da 5 yaşında babasız kalan çocuklar...

Bir sırası olsa...

Bir gün hastanede ziyaret ettiğiniz, sizinle "çok iyiyim ya ameliyata falan gerek yok" diyen insanı ertesi gün yoğun bakımda bilinci kapalı yatarken görmek olmasa...

Ve ne gariptir...Odasına girip onla konuştum.Çıkarken odadaki diğer iki hastaya baktım.Dua ettim içimden, inşallah iyileşirler dedim, durumları ondan kötüydü...Ve buna şükür dedim, o gayet iyi...

Belki iyi olacak...Belki yanındayken duymuştur beni...Ve o hastaneden çıkar da, bir mucize eseri bunu okuyabilecek duruma gelir...

Dua etmek böyle birşey işte...Dinden falan bağımsız.Sadece gerçekliğini ve sonucunu bildiğiniz bir durumda, herşeyin üstünde, tıbbın, bilimin, fiziğin üstünde bir şey olsa...Ve o şey karar verse, "ben hata etmişim, bu iyi bir insanmış, hem gençmiş daha, çok da seveni varmış" diyip sihirli değneyi ona doğrultsa, ve o makinalardaki garip sinyaller hareketlens, doktorlar gelip anlamaya çalışsalar, anlamayınca, "tıpta mucizeler oluyor" diyip, bize mutlu haberi verseler...

O mucizeyi bekliyorum işte.