30 Ekim 2009 Cuma

07.01.2005

"Acı çekmiyorum ben.Ama sanırım çekerdim, bekleseydim bu adamı, ve gelmeseydi..."
...Bir gün, rüyasında onu çok çirkin biri gibi gördüğünü söyledi.O da, o ana kadar yaşadıkları bütün konuşmalar arasında kendisini en çok büyüleyen cümleyi kurdu : "Ben ısrar ettikçe çirkinleşiyorum, sen hayır dedikçe güzelleşiyorsun, sonunda koskoca bir yalan çıkacak ortaya."...

29 Ekim 2009 Perşembe

Bir laylaylom havasına girdim koca depresif günün sonrasında.

Vega'ya selam olsun burdan.

Bir de cumartesiden kalma kırmızı şaraba...

28 Ekim 2009 Çarşamba

Great Lake Swimmers

Akşamdan kalma bir pazar sabahı, başlarımız çivileniyorcasına ağrırken, Bengü'nün dinlettiği, ve o günden beri dinlemeye doyamadığım bir grup...

"You would be nothing without me
I could be nothing
Said the waves to the sand
I could be nothing without you"

Bu müzikler, genel ruh halim, bu gece yine makyaj temizleyicisinden tasarruf yapmamı sağladı.

27 Ekim 2009 Salı

Lawrence

Sevgili günlük,

Bugün Lawrence benle konuşmak istedi.

Kutudan çıktığında yeni bir evde olduğunu görünce o kadar şaşırmış ki, bir an için bana kırgınlığını unutmuş.Sonra günlerce tutmuş kendisini, birini beklemiş konuşmak için.Ve bugün beni üzgün görünce dayanamamış...
Neden aylardır kendisini kapalı bir kutuda tuttuğumu sordu.Bunu sorarken aslında baş ucumdaydı, ama oldukça kırgındı."Böyle olması ikimiz için de daha iyiydi Lawy" dedim.Anlamadı...Sonra, Afrika'dan geldiğinde beni bulmasını sağlamış olan abisini sordu, "neden artık gelmiyor?" dedi."Böyle olmasını istedi Lawy, artık bu evde ikimiziz, ve ben artık daha güçlüyüm ki seni o kutudan çıkardım.Bir gün, sana söz veriyorum, başka bir abin olacak." dedim.Lawrence kaşlarını çattı,"Bir gün bu eve başka bir "abi" girecek olursa, beni sonsuza kadar o kutunun içine geri koy!" diye kükredi.Kendisini çok sevdiğimi, bunu yapmayı hiç istemediğimi söyledim.Eğer istemiyorsa sadece ikimizin devam edebileceğimizi söyledim.O an kızgınlığı yerini hüzne bıraktı ve benim mutlu olmamı istediğini söyledi.

Ve sonuç olarak, o gün geldiğinde, Lawy'yi o kutunun içine koyacağıma söz verdim.

İkimiz de ağlamaya başladık.Afrika'dan geldiği ilk günü andık.O'nun evinde beni beklerken nasıl heyecanladığını anlattı.Sonsuza kadar üçümüz birlikte olacağız sanmış..."Keşke hiç gelmeseymişim" dedi.Onu beraber geçirdiğimiz güzel günlerle avutmaya çalıştım.Hayatıma girdiği için çok mutlu olduğumu söyledim.Sonra sarıldık.Ben yelesiyle oynarken uyuyakaldı.Şimdi baş ucumda uyuyor.

Görmek istemediği biri bu eve girene kadar orada benle yaşamaya devam edecek.

Zor bir gündü sevgili günlük...Elbette ki daha kötü de olabilirdi, ama daha iyi de olabilirdi düşüncesinden kopamıyorum.Ve biliyorum, bir gün daha iyi bir gün olacak, herkes için...

Paralel vs Gerçek Hayat

Sevgili günlük,

Bugün paralel hayatımda muhteşem bir şey oldu!

Sabah 8 sularında denizdeyken Michael seslendi, arayan babamdı.Her neyle uğraşıyorsan koş hastaneye dedi, ben de Şükrü'yü bırakıp, giyinip hastaneye gittim.Bir de ne öğreneyim...Sevdiğim bütün insanlar ölümsüzmüş!Bugünden itibaren kimse bir gün bile yaşlanmayacak, ve kimse hastalanmayacakmış.Bu mutlu haberi duyan bütün aile bireyleri hastaneye geldiler.En yaşlımız olan babaannemi sonsuza kadar 87 yaşında kalacağı, benim düğünümü ve çocuklarımı göreceği için tebrik ettik.

Ama ne yazık ki gerçek hayatımda ne ben, ne babaannem, ne de ailem bu kadar şanslıydık...Babaannemin düğünümü ve çocuklarımı görme olasılığı sanırım baya azaldı.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Bilinç Akışım Geldi Hanım !

büyük ada...merak...değişim...fight club...orman...fular...güven...yalancı aşk...koku...soğuk...ölüm kapımı...okul...sabahlamak...msn...özlem...tutku...sır...11 dakika...okul kantini...gizli not...yeşil beyaz çizgili gömleğim...mor...yara...suçluluk...rahatlık...son...özlem...yine...gazlı soba...yağmur...son...kıskançlık...kinyas ve kayra...spirus...parle-moi...merak...korku...sahil...mart...sıcak şarap..tarçınlı kurabiye...kahverengi paltom...göztepe ışıklar...doth i protest too much...gökhan...berrak...çikolatalı pasta...renkli çizgili tişörtüm..."O"...datça...kumsal...hastane...telefon...tekne...murat...duvar...başak...cinnet...yardım...motor...adını bilmediğim o koku...telefon...korku...2 karış...deniz...yıldız kayması...yumruk...dilek...su...yeni bir ev...nescafe...roxette...3...o mesaj...kristal...beyaz fırın...msn...itiraf...mutluluk...heyecan...ikea...laptop...ebru...sahil...yürümek...oturmak...his...ilk öpücük...mavi-beyaz kareli geceliğim...büyük konuşmak...güven...gerçek aşk.......................................................................................................................................................... sarsıntı...kayıp...özlem...yeni yaşam...ağlamak...gülmek...güçlü olmak...ağlamak...inanç...doth i protest too much...ağlamak...


Sonu yok bunun...Burada kesiyorum şimdilik...

Şu an çok gevşemiş ve arınmış olarak bugünü de geride bırakmak istiyorum.

Acilen doğaya açılmam lazım...

ağaç...çimen...dalga...deniz...sessizlik...

Tamam yeter...Rüyanda anca görürsün git zıbar.
Konu 1 : İyi Niyet & Güven

Dezavantaj : İyi niyetin ve güvenin fazlası zarar, sonra bir anda haklıyken kendinizi haksız konumda bulabilirsiniz.
Avantaj : İnsan ilişkilerinde gereklidir.
Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler : Eski erkek arkadaşla ortak olan bir arkadaşa, 3-5 günlüğüne salakça bir ilgi duyulmuş birinden bahsetmek, eski erkek arkadaşa çok güvenilmesine rağmen kendini ifade edemediği bir durumdan "sana güvenmiyorum" izlenimi vermek, üstüne tüm bunlardan kendini sorumlu tutmak yapılmaması gereken bir şeydir.

Konu 2 : Rüya Tabirleri

Rüyada tanımadığınız yakışıklı bir erkek tarafından, ıssız bir yol kenarında, arabanın içinde, ayak masajı yapıldığını görmek : Pek hayra alamet değildir, hele ki yukarıda bahsi geçen konularla yorulmuş bir beynin, gece uyuduğu anda bu rüyayı görmesi, üstündeki fiziksel ve ruhsal yükün tahammül edilebilir son aşamada olduğuna delalettir.Acil bir ayak masajına ihtiyaç vardır.

Rüyada eski sevgilinin, çöpçatanlık vesilesiyle tanıştırıldığı, beğendiği, sizden genç ve güzel olan kızla tanışmak ve elele tutuştuklarını görmek : Bu da pek hayra alamet değildir.Aradan 5 ay geçtikten sonra isterse Yıldız Tilbe'yle olsun, isterse Monica Belluci ile, kıskanmak mantıksızdır.Ama belli ki bu durum gerçekleştiğinde pek iyi hissedilmeyecektir.O yüzden yapılabilecek en iyi şey kendini beğenen, seven birini bulup acilen izdivaça başlamaktır.Ne demişler, çivi çiviyi söker.Ama bu devirde nerde öyle çiviler...

Konu 3 : Unuttum

Unutmak günümüzde gencinden yaşlısına bir çok insanın büyük bir sıkıntısı haline gelmiştir.Gerek yorgunluk, gerek depresyon, gerek anemi ve tiroid problemleri unutkanlığa yol açabilir.Konuya dair hatırladığım tek şey, 3.konuyu unuttuğumdur.

24 Ekim 2009 Cumartesi

I love you, man !




Böyle bir kapağı olan, adı "i love you man" olan bir filmde bile neden evlilik teması vardır?

Film güzeldi neyse ki evlilikten çok kankalık müessesini anlatıyor.

Zaten bir cuma akşamı tek başına güzel bir film izleyip patlamış mısır / ay çekirdeği keyfi yapmaktan ve akabinde çamaşır asıp tek başına uyumaktan daha güzel ne olabilir?

23 Ekim 2009 Cuma

Bir kulunu çok sevdim, o beni hiç sevmiyor Kalbimi ona verdim artık geri vermiyor...

Sevgili günlük, bugünkü konumuz oturduğu yerde kendini sakatlayan salak insanlar ve aşk.

Oturduğu yerde gerinirken boynu tutulup kalan salak ben oluyorum.

Aşkla ilgili bir şey de bilmiyorum.

---Belki de çok aşığım bilmek istemiyorum.---

22 Ekim 2009 Perşembe

"I want something else, to get me through this..."

Bir ben var benden içeri.

Bugün işe gelirken paralel hayatımda bugünü nasıl geçiriyor olacağımı düşündüm.

Deniz kenarında, bir koyda tek başına olan evimde (bora bora, bahamalar falan, o civarda), yanımda Scofield ya da Marshall(bu konuda gerçekten kararsızım) ile uyanıp, yatak odamın balkonundan denize atlıyorum.Evcil hayvanım Şükrü (yunus paluu) ile biraz yüzdükten sonra, kahvaltı etmek için eve geliyorum.Ne görsem beğenirim, nutellalı krepler ve tropik meyvelerden oluşan bir kahvaltı hazırlamış bizimki (hala karar veremedim, ama kahvaltı kısmı Marshall'ı çağrıştırdı).Tabii ben paralel hayatımda 63 kilo falan olduğum, ve garip metabolik sorunlarım olmadığı için, en kaygısız halimle o muhteşem kahvaltıyı mideye indiriyorum.Sonra mecbur iş...E nasıl yaşayacağız...Saat 11 civarı, küçük vespamla evden çıkıp, kuş cıvıltıları içinde, küçük bir sahil kasabası olan AwesomeCity'de, deniz gören müstakil ofisime gidip, bir kaç mail okuyup, insanlara şunu yapın bunu yapmayın diyip, bir kaç saat tasarım yaptıktan sonra (ha söylemeyi unuttum çok ünlü bir mimarım), saat 3 gibi mola verip tekrar yüzmeye gidiyorum, Şükrü acıkmış onu besliyorum falan...Saat 5 gibi kasabadaki herkesin katıldığı bir eğlence oluyor, her akşam!Göbek yapmayan biralar, kalori içermeyen Bacardi'ler eşliğinde, muhteşem bestelerimle kasaba halkıyla hep beraber eğleniyoruz.Bu arada Tarja Turunen de benden özel ders almak için arayıp rahatsız ediyor ara sıra, ben de kıyamıyorum haftada bir, 2 saat ders veriyorum 500€ karşılığında, hayır işi işte naparsınız...Şenlikten erken ayrılıyorum, e tabii hava kararmadan son bir deniz yapmak lazım.Scofield ile (burada kesinlikle Scofield, Marshall dursun bi kenarda lazım olur) küçük teknemizle biraz açılıp, evimizin biraz ilersindeki falezlere gidip dalıyoruz, bizim Şükrü de kız arkadaşıyla gelmiş, bizle beraber dalıyor (çapkın Şükrü).Dalış sonrası kendi tuttuğumuz balıklarla, teknemizde akşam yemeğimizi yiyoruz.Scofield rakı-balık yaparken Tanju Okan'dan, rum müziklerine geniş repertuarlı bir müzik ziyafeti sunuyor.Güneş battıktan sonra, teknemizle evimize dönüyoruz.Tüüü, bir de ne görsek, bizim arkadaşlar kapıda kalmışlar!Ted, Barney, bizim kızlar ve sevgilileri verandada oturmuş, içmeye başlamışlar bile.Ebru gitar çalıp şarkı söylerken, biz de onla eşlik ediyoruz.E artık geç oluyor, arkadaşlarımız yan koylardaki evlerine giderlerken, biz de bütün ön cephesi deniz gören odamıza çekiliyoruz.Nem yok, sinek yok, camları da süs olsun diye yaptırmışız zaten, kapı baca açık huzurla uyuyoruz.

Ay süper bir hayatım varmış be, yazarken imrendim yani.

20 Ekim 2009 Salı

Up




1.salaklık 3 boyutlu filme, 3 boyutsuz oynatıldığı sinemada gitmek oldu.

2.salaklık, günü kurtarması için gidip film boyunca muhtelif yerlerde ağlayıp, film sonrası direksiyona kapanıp hüngür hüngür ağlamak oldu.

Muhteşemdi her şeye rağmen.

12 Ekim 2009 Pazartesi

Aşkın 500 Günü (Diğer adı : Vat Dı Fak)




Çok mu beğendim?Yoo...Kötü müydü?Kesinlikle değil.

Araya serpiştirilmiş Amélie alıntıları dışında, o kadar gerçekti ki, bu filme karşı pek bir şey hissedemedim sanırım.Belki de bu da aylar geçtikten sonra dönüp bakıldığında, "vay be güzel filmmiş" denen cinsten...

Ben geçmişteki 4 senelik ilişkim hakkında bir film yapsaydım, bu filmle bir çok ortak sahne içerebilirdi.

Örnek 1 : Kız ve erkek güzel vakit geçirmekteler, ama kız geri zekalı, ben ilişkiye hazır değilim diyip duruyor.2005 senesine kadar tipik papilliamachaon durumu.

Örnek 2 : Kız yelkenleri suya indirmiş belli çocuktan hoşlanıyor.Ve ilk olarak elele tutuştukları yer Ikea.(Bu sahne Başak'ın "yuh dananın kuyruğu" diyerek gözlerinden yaşlar süzülen ilk sahne.)

Örnek 3 : Kız suratsız, çocuk gülümsetmeye çalışıyor, kızın umru değil...Çocuk elini tutmak istiyor ve kız elini çekiyor...Acıtan bir sahne daha...

Örnek 4 : Roller değişiyor...Ayrıldıktan sonra bir trende karşılaşıyorlar ve karşılıklı oturuyorlar.Yine deli gibi gülüyorlar eğleniyorlar.İnsan diyor ki "derdin ne be kadın".

Gibi gibi...

Sonuç olarak...İlişkiler zor şeyler, aşk falan...

Ama, filmin de dediği gibi, herşey tesadüften ibaret.

2 Ekim 2009 Cuma

Bir kulunu çok sevdim o beni hiç sevmiyor.

Üsküp