28 Eylül 2011 Çarşamba

kış depresyonu rüzgarları esmeye başlarsa..

hani filmde de dediği gibi..mucizeler en az umduğumuz zaman olacaklarsa, ummamak gerekiyor değil mi?

ama zaten bazen artık umacak halimiz de kalmıyor..bu durumda kabullenmek en kolayı mı?

hep aynı geçen bir iş gününü ne değiştirebilir ki zaten..(bunun da cevabı var ama bilmezden gelmek daha iyi şu an)

bu böyledir..bu şehirde yaşıyorsun, işin bu, daha iyisi yok zaten sana bunu da biliyorsun, denize uzaksın, doğaya uzaksın.idare et belki bir gün yine kenara koyacağın bir kaç kuruşla kavuşursun bir parça yeşilliğe ve huzura..

çok mu şey istiyorum?

---

"hadi kalk gidiyoruz"

nereye diye bile sormam...

22 Eylül 2011 Perşembe

yılın ilk sonbahar günü

hayırlara vesile olsun...

bu yılın da bitmesine çok çok az kaldığını gösterir bu...yağmur yağar, hafif üşür gibi olursunuz, ama açık havada durup tadını çıkarmanızı engellemeyecek kadar serindir sadece hava..

gerçi yine de günün büyük bir kısmını ofiste geçiriyorsanız, en büyük probleminizle havanın erken karardığını farkettiğiniz an yüzleşirsiniz.yaz boyu 2 hafta hariç yine çalışmış olsanız da, havanın erken kararması özgürlüğünüzün elinizden alındığını hissettirir, aslında değişen hiç bir şey yokken mevsim dışında..

yaz özgürlüktür o zaman..eh bir nevi..şimdiden içimizde "summer" çalmaya ve paçalarımızdan kumlar dökülmeye başladıysa, çok yazık...

---

.....ve şu an, kim olduğunu bile bilmediğim birinin ellerini tutup bir deniz kenarına gitmek istiyorum..etrafında binalar yerine ağaçlar olan..

---

bir kış daha (b)öyle geçmemeli...

18 Eylül 2011 Pazar

özlem..

kırık çıkık gibi, sıcakken daha az hissedersiniz..

ama kırık çıkık gibi değildir, çünkü kaynamaz, iyileşmez.

özlem büyür ve büyür...paylaşmak istedikleriniz öyle bir birikir ki, bir gece uykunuzda onun geri geldiğini ve deliler gibi anlattığınızı görür, uyandığınızda gözlerinizde biriken çapaklardan uykunuzda gerçekten ağladığınızı anlarsınız.

doğa bize bir kıyak çekse de, 80 yaşından önce kimse ölmese, sonrası şanssızlık olsa sadece...

özlem kelimesinin bile kendi içinde ne kadar çok anlamı var...

17 Eylül 2011 Cumartesi

....ve her şey bir yana, bir zamanlar beraber sonsuzluk yüzüğü taktığınız, "dostum" dediğiniz insanı gelinliğiyle görünce, davet edilmemiş olduğunuz önemsizliğini yitirebiliyor...neden ve nasıl bu duruma geldik diye düşünmeninse bir faydası yok..geriye sadece, çektiği korkunç acılardan sonra çok çok mutlu olması için evrene savurduğunuz, onun habersiz olduğu dilekler kalıyor..

13 Eylül 2011 Salı

ben doğduğumda yanımda olmadığı için eksikliğini hissetmişimdir belki bilinçaltımda, ben doğduktan sonra da çok kez gitti uzaklara..belki hep özlediğim için bu kadar büyük ona sevgim.küçükken balkondan gidişini izlerken ağlardım, o zaman gittiği en uzak yer ankara'ydı.sonra öyle bir noktaya geldi ki, arada 8 saat fark olan bir yere gittiğinde, oranın saatine yeni yılını kutlamak için beklerken mesaj atıp yeni yılını kutlamayı unuttuğumu söylemişti, ve ardından "benim her şeyim orda kızım" demişti..

üsküp'te olmamın en güzel yanı bu oluyor, başbaşa saatlerce zaman geçiriyoruz, içip sohbet ediyoruz, bazen arkadaşım oluyor, bazen abim, bazen patronum..sonra bir an gelip babam olduğunu hatırlayınca dünyalar benim oluyor, o an dünyanın en mutlu, en şanslı insanı oluyorum işte..bugün tuğrul'a dedim, "tanrı bir tane irfan yaratmış, onu da babam yapmış, daha ne isterdim ki..."

gerçekten, daha ne isterim ki...

11 Eylül 2011 Pazar

kötü insanlar mutlu olmalı mı?

gerçi kötüden kasıt nedir..

ama bir insan size kötülük yapmış yalancının tekiyse, ve siz yeni bir insana tertemiz duygular beslediğiniz halde kıymetiniz bilinmemekteyse ve hala hayal kırıklığı üstüne hayal kırıklığı yaşıyorsanız, kötü insan sizden daha önce mutlu olmamalı.

kıskançlık değil bu..

"ben daha çok hakediyorum" düşüncesi...

işte günün özeti, adalet yoktur.

9 Eylül 2011 Cuma

Uzun zamandır aradığım bir diğer şarkı...

"If life is all we are
Then shine like every star
Nothing lasts forever
Time will make our history
As love will too.."





---

hava kapandı, eylül geldi..beklemediğim kadar güneşli..

ve ben tatilden geldiğimi yeni hatırladım, tatil dönüşü sendromu yaşamadığımı yeni farkettim.pek hoş..

7 Eylül 2011 Çarşamba

bir şarkı yazabilseydim - bölüm 11 - Saybia, the Day After Tomorrow

azimle işeyen duvarı deler, derler, yani umarım.

---



---

Please tell me why do birds
Sing when you're near me?
Sing when you're close to me?
They say that I'm a fool
For loving you deeply
Loving you secretly

But I crash in my mind
Whenever you are near
Getting deaf, dumb and blind
Just drowning in despair
I am lost in your flame
It's burning like the sun
And I call out your name
The moment you are gone

Please tell me why can't I
Breathe when you're near me?
Breathe when you're close to me?
I know you know I'm lost
In loving you deeply
Loving you secretly
Secretly

But I crash in my mind
Whenever you are near
Getting deaf, dumb and blind
Just drowning in despair
I am lost in your flame
It's burning like the sun
And I call out your name
The moment you are gone

Tomorrow
I'll tell it all tomorrow
Or the day after tomorrow
I'm sure I'll tell you then

5 Eylül 2011 Pazartesi

bu böyle çok güzel, ama böyle gidemez.

---

teknede geçen bir hafta ardından datça..istanbul ceza gibi derken ne güzel karşıladı beni..istanbul'a döndüğümü biraz önce hatırladım.ben bu gece başka bir yerdeydim..zaman ve mekan kavramlarının olmadığı, sadece müziğin ve kocaman gülüşlerin olduğu bir dünyada...

---

"aşık olacak gibisin, gözlerinde atıyor kalbin..ve bir eylül akşamında yaprak çıtırtılarıyla yürüyorsun.."