27 Haziran 2011 Pazartesi

ryan adams - when the stars go blue

uyumak istememek, ama erken kalkacak olmak..

-----

"where do you go when you're lonely
where do you go when you're blue
where do you go when you're lonely
i'll follow you
when the stars go blue
the stars go blue, stars go blue "..


-----

26 Haziran 2011 Pazar

ben ergün'ü çok seviyorum, hem de sessiz sakız çiğnediği için değil.harbici çok seviyorum.di mi ergün?

not: bilmeyenler için, ergün sevgilim değildir, kankaların johnny depp'i...

24 Haziran 2011 Cuma

çekiç sesleri..matkaplar..bir de metal kesme sesi var ki...şantiye hayatını çok seviyorum o ayrı..ama bu ara, özellikle bugünkü ruh halim katlanamıyor bu seslere...
şu an gerçekten eylül ayındaki özil sahiline ışınlanmak istiyorum..

heyecan duymayı özlemişim, dün gece en azından bunu hissettim.özlediğimi düşündüğüm insanı görmemiş olsam da, hem belki özlememişimdir..özleyecek bir şey yok ortada..işte o heyecan dışında belki..

zaten insan yakınında o siyah kelimeyi yaşadığında özlem kelimesinin de anlamı değişiveriyor.

bir de...müziğe dönüyorum.umarım o da bana döner..

..yine de, özlemiş olabilirim.

21 Haziran 2011 Salı

kafam yorulmuş.

bazı yaşanmışlıkların çok gerçek, bazılarınınsa rüya gibi gelmesi ne garip..bazı dönemleri, olayları, geçmişe, tarihin bir köşesine çok güzel oturtabilirsiniz, ama bazıları aylarca, belki yıllarca süren bir kabus gibi geçmişe sığamaz, ya da o kadar güzeldir ki, hiç bitmesini istemediğiniz bir rüya gibi zihninizi hep meşgul eder..
bu ayrımı yapan bensem, neden o kabus gibi olaylar üzerine tarih atıp geçmişe postalayamıyorum?ya da belki bazı şeyler doğası itibariyle günümü taciz etmek için varoldular..

13 Haziran 2011 Pazartesi

2.....

"rüzgar alsa uçursa beni
okyanusun ortasına bıraksa
elimi tutan sen olsan beni kurtarsan
yeni doğmuş bir bebek gibi ağlarım.."
-aşka dair, flört-

8 Haziran 2011 Çarşamba

...

susan ablam 4-12 haziran arası yaz demişti...yaratıcılığım tavan yapacakmış.tabii ki yapmadı.

yazmamı gerektiren ciddi bir duygu yoğunluğum var.ama nedense gerçek bir hisse geldiğimde böyle donup kalıyorum işte.ölümü ne anlatır bilmiyorum, ölümün kendisi gibi soğuk ve keskin kelimeler de tanımıyorum.

ama o'ndan bahsetmek için ölümden bahsetmeme gerek yok.etrafındaki herkese neşe ve ışık saçan, hayat dolu bir insandı o.herkes kaybettiği için "hayat doluydu" der de, kimse onun gibi değildi işte.

benim en önemli parçam bana hep onu hatırlatacak, deniz...

dalışa başlamam için babamı ikna etmeye geldiği günü hatırlıyorum...sonra bana dönüp kurallara uymam gerektiğini büyük bir ciddiyetle anlatışını..

toprak oldu derler ya, benim için dayım maviydi, ve deniz oldu şimdi.