27 Mart 2011 Pazar

bugün resmen aşkı özledim.


"Geçsin günler, haftalar,
Aylar, mevsimler, yıllar…
Zaman sanki bir rüzgar
ve bir su gibi aksın…

Sen gözlerimde bir renk,
Kulaklarımda bir ses
ve içimde bir nefes
Olarak kalacaksın…"
..türünde bir aşkı...beraberken sonrasında ne olacak diye düşünmediğiniz bir aşkı..

şu sifondan sürekli akan ses olmasın..ve ben 4 birayla bir cumartesi akşamı zeki müren dinliyor olmayayım...

23 Mart 2011 Çarşamba

psikosomatik kebe

ağrı kesiciler .ok yemiş,cabarnet sauvignon'umla ben mutluyuz.

bir de sabah uyanması olmasa...ve günlerdir günde bir kaç kez özürler, açıklamalar sıralanmasa..belki gerçekten midem bulanmayacak.."bilmem hatırlatmama gerek var mı, sen kalbimi kırdın", "bırak da tamir edeyim" gibi ilkokul seviyesindeki diyaloglardan kendimi başka bir dünyaya atasım var..o dünya güzeldi aslında, "mr.m"ın, yunus pet şükrü'nün olduğu, deniz kenarında değil dibinde yaşadığım paralel hayatımda yok böyle can sıkıcı şeyler.en fazla ara sıra elektrik kesiliyordu, biz de müziğimiz susunca kuma oturup yıldızları izliyorduk karanlıkta.bir de uzaktan şükrü'nün sesi duyuluyordu "vikvik" diye...bu akşam giderim belki..

17 Mart 2011 Perşembe

oh sonunda

blogspot açılmış!

takipçilerim bilirler, bir dönem sürekli alnımda çıkan boynuz tipi sivilcelenmeden yakınır, acaba boynuzlanıyor muyum yoksa 3.gözüm mü çıkıyor diye düşünürdüm.inanır mısınız, her ikisi de doğru!

insan bu kadar yakınında olan biteni göremeyince, bu kadar hayatına, kalbine aldığı bir insanı tanımamış olduğunu farkedince baya ciddi bir hüsrana uğruyor-muş.

hadi ilişki iyi gitmiyordu, istediği ilgiyi sevgiyi görmüyordu ve "bir de bunu deneyelim" dedi..bu olayı fotoroman gibi kare kare fotoğraflamak neden, hem de benim makinamla..

işte bu noktada stalker'lığım ve 3.gözüm devreye giriyor..kargolanan fotoğraf makinasının 2 gb'lık kartının içindeki bütün fotoğrafların silinip, sadece duygu sömürüsü amaçlı bırakılmış 7 fotoğraftan bir anlam çıkarmaya çalışıyor insan.hemen bir recovery programıyla silinen fotoğraflar geri getiriliyor..o da ne?bir hanım kızımız objektiflere gülümsüyor..olabilir, arkadaştır..ama fotoroman devam ediyor..biraz ileride yemek masasında karşı karşıya oturan iki arkadaş sarılarak garsona poz veriyor..hmm, bu da mümkün neden olmasın...ama fotoromanın en heyecanlı yeri, karlar üstüne birbirini tutan 2 el fotoğrafıyla başlıyor, gerisi arabada öpüşürken, ve en sonunda...kızın kalpli pijamalarıyla sevgilimle yatakta verdiği aşk pozları baya düşündürücü..çünkü kız bildiğiniz aşık aşık bakıyor.bir değil, iki değil...449 fotoğraf...

ve işte sonra insanın aklına o sevgi sözcükleri ve jestleri geliyor..bu da bir yetenek aslında küçük görülmemeli, böyle uzun bir süre, bu kadar büyük bir yalanı götürmek emek ve yetenek ister.

passifflora güzel şey, hap halinde olanları var..bir tanesi bile yetiyor rüya görmeden deliksiz bir uyku uyumaya...insan en çok rüyasında görmekten korkuyor bir de, aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaktan..

iyi ki açılmış blogspot..açılışı böyle bomba bir hikayeyle yaptığım için ayrıca mutluyum.tek düze yazmaktan sıkılmıştım.

meğer beni sevdiğini sandığım, pek ahlaklı, temiz, dürüst dediğim adam, sadece güzel burunlu bir pinokyoymuş.

2 Mart 2011 Çarşamba

vay anasını...

mantık ayrılığı diye bir şey yok bence.