28 Şubat 2010 Pazar

Bir annenin rüyası

x : merhaba kebe'nin annesi teyze, nasılsınız?

anne : ben çok iyiyim, çünkü kebe çok iyi.bir erkek arkadaşı var ve çok mutlu.

---

bir ayrılık olduğunda, sadece iki kişi ayrılmıyor sanırım.

zaman geçiyor, ayrılan iki kişi unutuyor birbirlerini, ama bir annenin gözünün önünden gitmiyor kızının ağlamaktan kanlanmış gözleri, şu an ışıl ışıl parlıyor da olsa mutluluktan.unutamıyor ağlamaktan konuşamadığı o geceyi, o görüntü kazınıyor içine.

herkes birbirini iyi hatırlıyor olsa da, bazılarının öfkesi hiç dinmiyor, ve anne o rüyadan sonra "anne çok alemsin rüyaya bak" diyen kızına; "ben onu severdim, yine severim, ama ... " diyebiliyor.

ayrılıklarda bir taraf kötü olmazsa, ayrılık olamıyor sanırım, kimse için.

The Veils konseri ve etkileri




Konserde ağladım.Sebebini bilmiyorum.O an bir şey düşünerek de değil..Ağladım sadece.Hatta sanırım bir ara solist de ağladı.O neden ağlasın ki, muhteşem bir sesi var hiç olmazsa..Belki vardır bir derdi, ya da içlidir sadece, benim gibi...

Pazar temizlik günüm...Bugün bir zor geliyor, temizlemek, toparlamak, yorulmak..

Bugün, herşeyi bir gün bozulacağını bile bile yaptığımız gerçeğini düşünüyorum.Aklınıza gelecek olan her şey...Bir gün bozulmayacak mı?

İşte bugün, bu düşünce biraz ağır geliyor.

27 Şubat 2010 Cumartesi

Bugünü sevmedim...

Sahada üşüdüğüm ve saatlerce ayakta durduğum için...

Eve geldiğimde beklediğim "şeyi" bulamadığım için...

Yememem gerektiği halde cheesecake yediğim için...

Kalitesiz bir dvd kaydı olan "where are the morgans?" isimli, ne romantik, ne de komik olan romantik/komedi'yi izlediğim için...

Daha kötüsü bunu izlerken o "şeyi" kaçırdığım için...

Çamaşır yıkayıp astığım için...

2 mandalina alıp, güzelini önce yediğim, ve ikinciye bıraktığım mandalina birinciden daha kötü çıktığı için...

Yarın çalışacağım için, yorgun olmama rağmen hala yatmadığım için...

Nefes alamadığım için...

Bilmediğim için...

Kafamdaki şeytanlar bugünü kurtarma kapasitesi çok yüksek olan o "şeye" bile kötü anlam yüklememe sebep oldukları için...

Bugünü sevmedim.(Şeytanları susturduğumda yüzümde kocaman bir gülümseme oluşuyor, ve birden bugünü bile sevebiliyorum).

Bir süredir yarını çok seveceğime inanıyorum...

Arkası yarın.

25 Şubat 2010 Perşembe

Çakma Amélie'nin yeni maceraları...

20 yaşımda izlediğim şu film 8 sene sonra hala nasıl bu kadar anlamlı olabiliyor diye sorgulamak çok da manalı değil nitekim gün geçmiyor ki Kebe, bu filmden fırlamış bir sahne içinde bulmasın kendini... (Ne cümleydi be)

Dün Thales dönüşü Gizmo ile İstiklal'de yorgun-argın-düşünceli yürürkene, gazete satan yaşlı ve kör bir amca saati sordu.Sonra "beni otobüs durağına götürür müsünüz?" dedi.Elime taburesini tutuşturdu, "al bunu karşıki polis kulübesine bırak" dedi.Onu bıraktıktan sonra geldim, amcanın eşyaları aldık, bir koluna Gizmo, diğerine ben girdik ve otobüse bindirdik yaşlı amcayı.Günlük hayatımdan, duygusal dalgalanmalarımdan, yorulmaktan sıkılmış bir insan olarak, bu olay beni epeyce derinden etkiledi.

Geçenlerde de (2 ay falan önce), evde çorba yaparken içeri "Nino" girdi sandım, baktım kızlardan biri..Ve ağladım.Tabii Amélie'nin kilo problemi olmadığı için her normal depresif kadın gibi unlu bir mamul yapmaktaydı o sırada, bense yağsız mercimek çorbası...Ama Amélie benden biraz daha yalnızdı çünkü içeri giren en yakın arkadaşlarından biri değil, bir kediydi.

Ne çok dilim düştü değil mi bu ara?Farkındayım evet.

24 Şubat 2010 Çarşamba

6.his - istekler - paranoyalar

Güneşli, serin bir hava var şu an dışarıda...Biraz önce de deli gibi yağmur yağıyordu.Yağmuru da seviyorum, şu anı da..Bu ara herşeyi ve herkesi çok seviyorum.

Bu pozitif ruh halimi bir olaya mı borçluyum, yoksa o olayı bu pozitif ruh halime mi borçluyum hala bilmiyorum.Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan...Çok da önemi yok, ben tekrar bunu yaşıyorum ya...

İnsanların çoğu bir şeyi çok istediklerinde negatif düşünürler; amaç hayal kırıklığı yaşamamak.."Kötüyü düşüneyim ki iyi olduğunda sevineyim" mantığı...Bana artık oldukça mantıksız geliyor.İyi bir şey istemezseniz, iyi bir şey olmaz.Bir dilek cümlesinde kurduğunuz her kelime önemlidir.Ne demiş atalarımız (ya da ataları) : "be careful of what you wish".Çünkü tüm dilekler evrene bir şekilde iletilir, bunun bir filtresi de yoktur ne yazık ki..Neyse işte, aklınızın bir köşesinde bulunsun.Bir şeyi çok isterseniz, olacağına inanın, tutun ki olmadı, hayal kırıklığı da bu sürecin bir parçası ve inanın sonsuza kadar sürmüyor.

Şimdi istediğim bir şey var...6.hissi ünlü bir balık olarak içimdeki keto "bu işi oldu bil" diyor.Normal bir duygusal yapıya sahip, pozitif insan tarafım da içimdeki ketoya katılırken, içimin bir köşesinde saklanan zayıf, karanlık, kompleksli hücrelerim benle dalga geçiyorlar, ve bu noktada bu hisler de 6.his mi yoksa sadece paranoya mı anlamıyorum.

Yine aynı noktaya geliyorum, ne önemi var?Bir olay olmuş, ve içimi o kabus gibi aşkın kırıklarından temizlemiş...

Cumartesi gecesi yatmadan aynaya baktığımda 23 yaşındaki Kebe'yi gördüm.Öyle çok derinlerde, uzaklarda değildi, tam karşımdaydı.Gülümsedik birbirimize, ve yeniden başladık o gece herşeye.

23 Şubat 2010 Salı

Paul Weller - You do something to me

Keyif içmesi...



Epeyce bir süredir keyif içmesi yaşamamıştım.Cumartesi günü kızlarla toplandık hadi şarap içelim dedik.Şaraptan pek anlamam ama Üsküp'te içtiğimiz çeşit çeşit şaraptan sonra en azından bir damak zevki oluştu ve Cabernet Sauvignon'cu oldum çıktım.Üsküp'te Bovin şarapları çok lezzetli ve sadece 6€.Burada ise bir Cabernet Sauvignon bulmak baya zor oldu.En sonunda Doluca'nınkini denedim, 25 TL.

Bu tatlı şarabı tatlı tatlı gülümseyerek içmek lazım.

(Not: Fazlası erkek kardeş ve kuzene sonradan maskara olunacak şeyler anlatmaya sebep olabilir, "drink responsibly")

22 Şubat 2010 Pazartesi

The boys of summer - Don Henley



Cumartesi günüme bir fon müzik seçecek olsam, bu şarkı olurdu..2009 yazı, hiç bir yaza yakışmayacak karanlık ve göz yaşıyla geçti...Ve 2010 kışı, hiç bir kışın olamayacağı kadar "güneşli" geçiyor...

Bu yaz şarkısını, kışa rağmen içimde danseden kelebeklere, ve kışın ta kendisine ithaf ediyorum.

Serdar Ortaç "hayat beni neden yoruyorsun" diye şarkı yapar da, ben "hayat beni çok şaşırtıyorsun" diye şarkı yapmaz mıyım?Yok yapmam da, lafın gelişi...

18 Şubat 2010 Perşembe

Keşke her gün "dün" olsa...

...ve "dün" hiç bitmese...

Yine uykusuz kaldım sevgili blog...Ve uzun zamandır -şantiyeden beri- fiziksel olarak bu kadar yorulduğum bir gün olmamıştı.

Biberiye yağıyla başıma yapılan masaj migrenimi geçirdi ve şimdi melisa-paçuli huzuruyla uykuya dalmak üzereyim.

Kötü bir rüya gördüm bir de üstüne...Uzun zamandır görmüyordum o kötü rüyayı, aslında bir zamanlar görebileceğim en güzel rüyaydı bu, ama insanlar tüm güzel duyguları öldürüp, zıttına çevirme konusunda son derece başarılı olabiliyorlar.Ve bazen bu iyi bir şey aslında.

Neyse, "dün" diyordum, şimdi bugün oldu, ve "dün" gibi değildi...

Kötü rüya frekansını bir anda düşüren bir "dün" var şimdi ve bu güzel oldu.

Not : Anlamadığın için kendine yüklenme sevgili okuyucu.

16 Şubat 2010 Salı

Kulağımdaki gümbürtü, dişimdeki sızı, gözlerimdeki uyku ve martılar



Şu yukarıda gördüğünüz mucizevi yiyecek, tıpkı bir Albeni tadında olup, şekersizdir.E yine kalorili tabii ama zor anlarda yardıma koşar.

Petrucci'nin karısı Petrucci'den yaşlı görünüyor.Ben kendimden genç bir erkek istemezdim mesela.Gerçi Petrucci'den bahsediyoruz kadın napsın..Herneyse...

Kulak çınlamasından birilerinin sizi çekiştirdiği anlamı çıkar ya güyya, kulak gümbürdemesinin anlamı nedir?Hatta "kulak gümbürdemesi ne lan" diye soracak olanlarınız bile olabilir.Tasviri zor, böyle bir güm..güm..Ah tamam ya!

"there's a drumming noise inside my head that starts when you're around"

Bir de dişlerim hassas bu ara..O güzelim mavi yeşil diyet albenisini yerken bile bir sızı...Bıraktım kanal tedavisini becerememelerini, bir ufacık çürüğü bile temizleyemeyen doktorlara sesleniyorum : o diplomaları tuvaletinizin duvarına asın bence.

Hafta sonu o kadar eğlendik ki, o kadar...En son Şağdan Abi (öyle mi yazılır bilemedim), "ben de çok eğleniyorum ama artık kapatmamız lazım" diye kibarca bizi kovana kadar separate ways'den paradise city'ye çılgınlar gibi hoplayıp şarkı söylüyorduk.Ve şimdi yine uyuyamıyorum haydi bakalım.Dün müzik dinleyerek uyumayı denedim, bugün yine bir süredir kullanmadığım okyanus sesi cihazımı deneyeceğim.

Martıların konuyla bir ilgisi yok, ama adada martı sesleriyle uyanmayı özledim, hadi bahar gelsin!

14 Şubat 2010 Pazar

Everybody's fine..



Pazar gecesini eğlenerek geçirmek istiyorsanız epeyce yanlış bir seçim olmakla beraber, iyi bir filmdi.Sadece eğlenmeyi beklemeyin..Çocukları için herşeyin mükemmel olmasından başka bir şey istemeyen yaşlı bir babanın, çocuklarının mükemmel sandığı yaşantılarının aslında öyle olmadığını farketmesiyle yaşadığı bir hayal kırıklığını anlatıyor.Dram bu kadarla da kalmıyor, izlenesi..

10 Şubat 2010 Çarşamba

Sabır

-sızlık kötü bir şey...

Galiba en kötü huylarımı sıralasam ilk beşe girmeye hak kazanır.Vazgeçtim hatta sanırım bir numara..

Ama neymiş, sabreden derviş, muradına erermiş..Benim nerem derviş diye tartışmayacağım.

8 Şubat 2010 Pazartesi

..

Günler daha bir geçmiyor şimdi..Yani günler geçmesin yok, geçsin belki de bilmiyorum.Ama hemen akşam olsun.Şimdi olsun hatta.

Yapmak istediğim ve istemediğim onca şey var ama bu hava koşullarında şu an camımın önünde Diana dinleyip uyuyakalmaktan başka bir şey istemezdim.(Vazgeçtim John Mayer da olabilir, elektro-akustik Fender'imle bana canlı "Not Myself" çalması koşuluyla..)

5 Şubat 2010 Cuma

Mustafa Dönmez - Gizemli Yolculuk



Mustafa Abi'yi tanıyalı 10 sene oldu..Hepimizin gitar dersi alıp, hiç birimizin gitar çalamamış olması, Mustafa Abi'den değil, kendi istikrarsızlığımız ve tembelliğimizdendir.Bir kaç hoca tanıdım, ve Mustafa Abi'yi tek geçerim.Hem insan olarak, hem öğretmen olarak..

Neyse, bu albümü dün aldım, ve favorim "Raslantı Değil"..Zaten bu aralar içinde bulunduğum düşünce ve hissiyat öbeğini ifade eden bir parça.

Raslantı mı değil mi bilmiyorum ama, dağa taşa haykırasım var da susuyorum.

Bazı şeyler hiç bitmemeli..



Mesela bir kaç aydır kullanıyor olduğum Lush marka duş jelim gibi..Bitmesine sadece bir kaç duş kala, doğum günümün yaklaşıyor olduğunu blog izleyicilerime hatırlatmak isterim.Melisa ve paçuli, sizleri seviyorum.

Melisa diye kuzenim var, çocuğumun adı da paçuli koyacağım.

4 Şubat 2010 Perşembe

iç kıpırtısı..huzur..ada..deniz..rüzgar..

şu an bir teknenin tepesinde forsaken dinlerken uyuyakalmak vardı..

bir parmak şıklamasıyla zamanda yolculuk mümkünmüş ve "artık bu benim" diyecek kadar benimsenmiş iç acısı aslında gerçek değilmiş.

murat'la denizin üstünde yürüdüğümüz yer geldi aklıma..o anki kadar duruyum.

şu an ılık bir deniz kenarında olabilseydim, rüzgarın başımı ağrıtmasından bile şikayet etmezdim.daha çok essin, daha çok ağrısın..

mavi gerçekten sadece denizde ve gökyüzünde güzel..

3 Şubat 2010 Çarşamba

Love is on the way...



Özlemişim bu şarkıyı..Tipler ne felaket değil mi :)

"time of seasons, wipes your tears
no ryhme or reason, no more fears
all the dreamin' is far behind
you are here now, everything's allright.."

Bugün neskafe bile içebilecek kadar bulantısız midem.Thanks to...

Kelebekler tekrar kozalarında, beklemedeler..

2 Şubat 2010 Salı

Hadi nostalcik romantik takılalım..

Ve saygıyla Barış abimizi analım..Ah..


1 Şubat 2010 Pazartesi

Narkoz kafası..

Narkoz kafası iyi de...3 günde ayılamamak baya sinir bozucu...Bir de şu bilinçaltını meşgul eden tüm düşüncelerin narkozdan uyanırken doktorlara dökülmesi durumu baya can sıkıcı...Bir daha başıma böyle bir şey gelirse yanıma tanıdığım birini alacağım, en azından ne söylediğimi söyler ben de "ulan acaba neler anlattım" diye kendi kendimi yiyip bitirmek durumunda kalmam..