25 Şubat 2010 Perşembe

Çakma Amélie'nin yeni maceraları...

20 yaşımda izlediğim şu film 8 sene sonra hala nasıl bu kadar anlamlı olabiliyor diye sorgulamak çok da manalı değil nitekim gün geçmiyor ki Kebe, bu filmden fırlamış bir sahne içinde bulmasın kendini... (Ne cümleydi be)

Dün Thales dönüşü Gizmo ile İstiklal'de yorgun-argın-düşünceli yürürkene, gazete satan yaşlı ve kör bir amca saati sordu.Sonra "beni otobüs durağına götürür müsünüz?" dedi.Elime taburesini tutuşturdu, "al bunu karşıki polis kulübesine bırak" dedi.Onu bıraktıktan sonra geldim, amcanın eşyaları aldık, bir koluna Gizmo, diğerine ben girdik ve otobüse bindirdik yaşlı amcayı.Günlük hayatımdan, duygusal dalgalanmalarımdan, yorulmaktan sıkılmış bir insan olarak, bu olay beni epeyce derinden etkiledi.

Geçenlerde de (2 ay falan önce), evde çorba yaparken içeri "Nino" girdi sandım, baktım kızlardan biri..Ve ağladım.Tabii Amélie'nin kilo problemi olmadığı için her normal depresif kadın gibi unlu bir mamul yapmaktaydı o sırada, bense yağsız mercimek çorbası...Ama Amélie benden biraz daha yalnızdı çünkü içeri giren en yakın arkadaşlarından biri değil, bir kediydi.

Ne çok dilim düştü değil mi bu ara?Farkındayım evet.

Hiç yorum yok: