7 Şubat 2011 Pazartesi

empty rooms

"you hope that she will change her mind
but the days drift on and on...
you'll never know the reason why she's gone.."



püf...
bundan anlıyorum ki bir gün biz de öleceğiz..

taa 6 yaşımdayken geceleri annemle babam ağlama sesime gelirlermiş."neden ağlıyorsun kızım?" diye sorduklarında, "bir gün öleceksiniz" dermişim...o zaman onlara komik gelirmiş tabii gülerlermiş..ama zaman gereğinden hızlı geçiyor ve 6 yaşında sahip olduğum o korku, yakın çevrem başta olmak üzere duyduğum, gördüğüm her ölümle biraz daha şiddetleniyor.ne fena...

bir de hayatta olup kaybettiklerimiz var...hiç var olmamış gibi düşünmemiz gerekenler..ve bir daha varolmayacağını kabullenip hiç düşünmememiz gerekenler..kankuşun hitchcock kutusunun içindeki küçük mezarlık gibi...

bir kaç yazı önce "kaybetmenin en güzel yanı bir daha kaybetmekten korkmamak" yazmıştım..külliyen yalan.bir kez bir kayıp yaşadıktan sonra, insan kaybetmekten korkacağını bildiği şeyden uzak durmaya çalışıyor.duramazsa da sabote etmeye çalışıyor, ya da kaybetmekten korkmayacağını sandığı bir şeye tutunuveriyor, ama zamanla bu da kaybetmekten korktuğu bir şeye dönüşebiliyor.

babam bir kere "ölüm dışında geri alınamayacak bir şey yoktur" demişti.o zaman büyük bir teselli gibi gelmişti bu sözü..şimdi nedense hiç bir şeyin geri alınamayacağını hissediyorum.."undo" komutu ne yazık ki bilgisayarlardaki gibi işlemiyor hayatımızda, geriye dönüşlerin geride hasar bırakmamasına imkan yok..düşüncesizce sarfedilen küçücük bir sözcüğün bile...

neyse işte...

pazartesi dileklerim :

- iyi bir zam
- bodrum'daki işin olması ve oraya taşınmak
- perşembe akşamı...

Hiç yorum yok: