21 Haziran 2010 Pazartesi

istanbul'un kızları da havası gibi...

değişken..

misal..dün sıcaktan şikayet ederken, annem de "yok sıcak değil aslında nem" derken, herkes güneşin yakıcılığı üzerine off'larken, bir anda havanın kararması, akabinde esen kuvvetli bir rüzgar, ve inanılmaz ama gerçek, sağanak yağmurun başlaması..

ve kebe'nin kendini sahile atması..yağmur dindikten sadece 15 dakika sonra yerlerin kuruması..kebe'nin sahildeki bir bankta oturup "messenger" dinlemesi..gelmeyen o telefon..ve cumartesi gecesi keşfettiği sahildeki yerle ilgili hayaller kurması, ve görüş alanındaki bir tesisin her zamankinden farklı bir anlam kazanması, o berbat sıcağın ardından serinleyen havayla, kebe'nin erkek kardeşinden fazla olan kol tüylerinin diken diken olması, ve hala gelmeyen o mesaj..ve akabinde biten ipod şarjıyla sönen umutlarla yola koyulması..

cumartesi geceki hüznüyle ağlar gibi olduktan sonra, "noluyor lan??!?!" diye kendini dürtüp bir kaç gözyaşıyla durumu kurtardıktan sonra ertesi günkü negatif ruh haliyle bir geceyi daha geriden bıraktıktan sonra, bugün, sağlıklı düşününce, aslında hiç bir şeyin kötü gitmediğini, sadece yavaş gittiğini, ama bu konuda sürekli pozitif konuşan iç sesi dinlemenin kimseye zararı olmadığını hatırlaması ve yüz kaslarının gevşemesi...gevşemesi....hatta gülümsemesi...

kendi kendine gülene deli derlermiş, geçen salı gecesi dolmuştan eve yürüdüğüm yol boyunca beni tımarhaneye tıkmadılarsa bu önermeye şiddetle karşı çıkıyorum.

2 yorum:

DanceOfEternity dedi ki...

bu arada ben beyaz yaptım, sen siyah yaptın ya. ying yang gibiyiz çok şükür. :-)

papiliamachaon dedi ki...

haha..harbici..