13 Eylül 2013 Cuma

sonbahar emareleri

toplanmayan yatak..bir haftalık giysi yığını..artık sulanmayan saksılar (çünkü çiçekler artık yoklar).daha çok dışarı çıkma isteği..ama o ağırlık..

bu sene bir farkı var sadece, 31 yaşın sihiri midir, yoksa "iyi" olmak için aylarca verdiğim mücadelenin ürünü müdür bilmiyorum, yüzüm gülüyor. sadece bazen durup, "2 sene" diyorum..

nereye ve nasıl gidiyor bu seneler, ve neden o 2 sene içinde geçsin diye kıvrandığım o zaman geçmedi?

bu da benim zamanla, mesafeyle ve içimdeki balıkla mücadelemdi belki.neticede zaman geçti, mesafe bitti, ve balık öldü.

1 haziran, 05.00 suları, fenerbahçe stadı arkası..

"gündüz vakti, her şey uzak, her şey rüya gibi
yürüyorum sokaklarda..
her bir an, her bir saat, bir umut görmek için,
görmek için seni bir daha.."

en son karşısında durduğumda, ağzımdan çıkanlara kulaklarımın inanmadığı o konuşmayı yapmamdan o yana tam 9 ay geçmiş..ve tam o akşam karşılıklı oturmuş, konuşamamışız. yüzüme bakıp bana onla olduğunu, mesafenin bahane olduğunu söyleyememiş. onu öyle aciz, duygusuz, kararsız görmek bir iyi bir kötü gelmiş.ve aradan 5 saat geçmiş...

saatlerce yürümüş, bağırmışım.yorgunum, bütün şehir ayağa kalkmış, isyan ediyoruz. ve en son aklıma gelecek şey aslında onla aynı şehirde olduğum...

derken çok uzaktan farkediyorum, yolu değiştiremem, kaçamam, görmezden gelemem...sadece şunu düşünüyorum, "sen okyanusun ortasından gel, bunca ay sonra, sabahın bu saati beni burda bul!"... beni gördüğünde yüzünde her zamanki ifade, taa ilk günküyle aynı. o ifadeyi içime gömüp, nezaketen selam verip yoluma devam ediyorum.

ve 2 gün sonra yine geliyor, artık ne saatleri sayıyorum, ne ufacık bir kıpırtı var içimde.sadece onla aynı şehirde, hatta aynı ülkede olmayı istemiyorum. günler öncesinden bir huzursuzluk..

balık öldü, haftaya bugün "black forest"ın ortasında ağaçlara sarılıyor olacağım, ve gerisi geçmiş.


Hiç yorum yok: