17 Mart 2010 Çarşamba

...

Bir başlığa "..." koyuşum ilk değil, son da değil.Bazen ".", bazen "..." hatta imlamızda olmasa da bazen ".." bir çok kelimenin yerini tutabiliyor..

Ölüm üzerine de ilk yazım değil, ne yazık ki son da olmayacağının farkındayım.Ölümle ilgili de yazmayacağım aslında..Bir insanı anlam veremediğimiz, "din" adı altında gerçekleşen, ölümü olduğundan daha acı, daha karanlık, daha korkunç gösteren garip seremoniler bittikten sonra yaşatmaya başlıyoruz aslında.Hani o avuntu vardır ya, "o aslında ölmedi"..Bir bakıma evet, bir insan yaptıklarıyla, yarattıklarıyla, hissettirdikleriyle, gülümsemesiyle, ses tonuyla..Aslında bir çok kendine özel şeyle yaşamaya devam eder gittikten sonra..Ama işte, o "gitmek", fiziksel varlığın gerekliliği..Tüm sancı bundan...Belki dini bütün bir insan maneviyatla biraz daha avunabilir, ama ben yapamıyorum, benim gibi olan bir çok insan yapamıyor..Ben O'nu yanımda isterim, yanımda olmasa da sesini duymak, var olduğunu bilmek..Ölüm bu yüzden korkunç gelir bana, bir yandan içimde her şeyiyle yaşatırken, cennet varsa bile, orada olmasının bana bir faydası olmayışından..Evet son derece bencilce, ama biri öldüğünde aslında ona değil, bize yaşattıklarını kaybettiğimize üzülüyoruz.

Şimdi hayatımızda bir facebook var...Bir şeyler yazıyoruz, haberler, müzikler, fotoğraflar paylaşıyoruz.Ve ölünce o duvar mezara dönüşüyor.Kötü anlamda demiyorum bunu...Bir insan gittiğinde onun duymayacağını, görmeyeceğini düşünüp sessiz kalmak yanlış bir şey bence.Facebook duvarı anıta dönüşüyor..O asla okuyamayacak da olsa..

Neriman ablam hayatı dolu dolu yaşayan müthiş sempatik ve neşeli bir insandı.Fotoğraf çeker, gezer, ve yazın ortasında üşürdü (swh).Öldükten sonra facebook duvarı bir anıt gibi oldu.Arkadaşları yazılar yazdılar, çiçekler gönderdiler.Hala da yapıyorlar.Ben uzaktan izliyorum..Bir arkadaşı çaresizce ona hayatın nasıl gittiğini anlatmaya çalışıyor ara sıra, evet bazen onun için de gitmiyor hayat..

Önceki gün bir arkadaşımın babası vefat etti.Hayatımda bir kez görüp "ne müthiş insanmış" dedirten biriydi.Bazı insan vardır, bir kere konuşmak yeter ya bir yargıya varmak için, işte öyle bir insandı.Biraz önce onun duvarına baktım işte, tüm bu hissiyat oradan geldi..Güzel yüzüne bakıp "nur içinde yat" demekten başka bir şey yapılmıyor ne yazık ki...

Yarın doğum günüm...Şu an o kadar bir şey ifade etmiyor ki...Bu sene etmeyeceğini zaten biliyordum ama...Dünkü olay bile kurtarmıyor bu seneki doğum günümü.Bu sene doğmamış olayım ben, o özel şarabın beklediği, özel insanı ve özel günü beklemek yerine açıp kendim içeyim..

Geçen seneki doğum günümde beraberdik bu arkadaşımla, Burgazada'nın tepesinde.Ben bir sene sonra "O"nu kaybedeceğimi bilmiyordum, ve "O"nlaydım, arkadaşım da bir sene sonra babasını kaybedeceğini bilmiyordu..Hayatın boktan süprizleri...Seneye ne olacağını kim biliyor?

Bir insan yeni yaşına bu kadar depresif girmemeli, dünkü konseri düşünmeliyim, ve mayıs ayını...

3 Şubat'ı hatırlamalıyım, en ummadık zamanlarda olabilecek güzel şeyleri...

Hiç yorum yok: