3 Mart 2010 Çarşamba

The Waifs - Intimate

Now we are so intimate do you think we could ever part
Though there’s little love left in it something seems to make it hard
I’d like to stand up I’d like to stand up on my own
But I fear that you will forever be my crutch

Did I save myself or was I saved
Though I knew it was killing me - I did it anyway
When I think of all those years I led myself astray
Knowing it was killing me – I did it anyway

I see it all from the other side
The prison walls around your minds
These are the subtle scars I hide
I’m looking in from the other side


---

2005 Mart...Büyükada...Ve adanın etkisiyle kaçılan bir diğer insan...Ve kaçmaktan yorulup bir termosa doldurulan sıcak şarapla ve ev yapımı tarçınlı kurabiyelerle, Büyükada manzaralı köşesinde sahilin, kaçmaktan vazgeçmek istemek..Bir termos sıcak şarap 10 derece gibi bir havada tüketildikten sonra çöken ağırlıkla bir sokak lambasının altında bakışmak..Herşeyden habersiz..
2009 Mart...Büyükada...Bu sefer her şey başka..Neyi kutluyoruz?Neden kutluyoruz?Her şeyin aynı kalacağını sanmak çocukluk değil mi?Evet çocuktuk belki de o güne kadar..Üsküp'e giderken arkada kalanın, sonsuza kadar arkada kaldığını bilemeyecek kadar hatta...
5 sene geçmiş mi gerçekten..1 sene mi geçmiş üzerinden o yapmacık ada gezintisinin, sahte kutlamanın..Yapay özlemle avutulan uzak Üsküp günleri başlayalı bir sene...

Kürşat Başar'ın bir cümlesi vardı, tam olarak hatırlayamamakla beraber, "keşke yalan olsaydı, ve bu yalan benim varoluşum olsaydı" gibi bir şey...Ne güzel bir cümleydi o, taa ki gerçekten uzunca bir süre bir yalanın içinde yaşadığımı anlayana kadar..Hiç bir yalan bir varoluş olamaz.Aldatılmak bu, en ağırından..Bir başkasıyla değil, kendinle aldatmak, varmışsın gibi davranmak, ama orada olmamak, seviyor gibi yapmak, ama çoktan bitirmiş olmak..

İnsan kendi saflığına kızabilir mi?

Bunca ay sonra, en arındığımı hissettiğim anda aklıma gelen şeyler bunlar işte..Aşk acısı değil, ayrılık acısı değil, acı değil, acı barınamazdı bu kırgınlığın içinde bunca zaman..Bir ağırlık sadece, "ne safmışım" diyip, gülümseyememek..

---

Bitti...

Kelebekler, geri gelin, çok sevdim sizi.

1 yorum:

DanceOfEternity dedi ki...

aşk acısı'na yorumunun altına da yazdım az önce. bir senedir falan bu tüm tarihleri hatırlama, sürekli bir gün sayma takıntısı başgösterdi bende. ayrıca tarihleri, hangi ayın hangi günü nerede olduğumu ne giydiğimi falan da unutamıyorum. yakında beyin kanaması geçirebilirim.

ayrıca, ah o yapmacık yaşgünü kutlamaları..