31 Mart 2010 Çarşamba

paralel hayatımda martın son günü..

çok yorucu bir gündü..sabah 10'da kalktık.o kadar yorgundum ki hala, kendimi evin önündeki iskeleye zor attım.

(oha yine 17.17, gerçek hayatta, burda şu an...)

neyse ne diyordum..yüzdük biraz, "mr." beni ayılttı.sabah sabah şükrü de geldi (evcil yunusumuz vardı ya), ailecek güzel vakit geçirdik denizde.ayıldıktan sonra işlerimize gittik..çok yoruldum iş yerinde..bir proje verdiler önüme, artık uzmanı olduğum kütüphane işlerinden, biraz önce konsepti bitirdim öyle söyleyeyim yani..

sonra sharon aradı, canı sıkkınmış konuşmak istedi.endişelendim ben de koşarak gittim.."söyle sharon, nedir derdin?" diye sordum, ağlamaya başladı..meğersem endorfin'in albüm satışları bunların önüne geçmiş, facebook'taki hayran sayım da sharon'ın hayranlarını geçmiş."arkadaşlığımızın bozulmasından korkuyorum" dedi.neyse ben de bir karar aldım, gothic rock'ta olabileceğim en iyi noktaya bırakıp, jazz'a geçmeye karar verdim.zaten "mr." da jazz sever.

bazen geceleri verandamızda denize karşı otururken ona şarkı söylüyorum..gerçi en çok songbird'ü seviyoruz..ben ona "and i love you, i love you, i love you, like never before" derken o da saçlarımla oynuyor.marshall ve michael'dan aynanda bu kadar hızlı vazgeçebileceğimi aklım hayalim almazdı."all in one" dedikleri şey bu "mr."..nasıl anlatsam, anlatamam..

şimdi ben denize karşı bunları yazarken o da akşam balığımızı tutuyor..ona bakıyorum, evimize bakıyorum..içime bir huzur akıyor..uff sıkıldım, gelsin de biraz sörf edelim, canım sıkıldı...

aklıma o boktan istanbul günü geldi, "mr." uzaklardayken, ben ofiste çılgın bir baş ağrısıyla günü bitirmeye çalışırken kurmuştum bu hayali..ofisten çıkıp metrobüse binmem, belki ayakta gitmem gerekecekti..ve o zamanlar şişkoydum bir de üstüne, bu yorgunluk ve baş ağrısıyla aptal fitness salonu havuzuna gidecektim..

hey gidi..neyse, "mr." beni çağırıyor, işi bitti herhalde sörfe gidiyoruz..

Hiç yorum yok: